• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Otizmli Çocukların Dil ve İletişim Özellikleri

Otizmli Çocukların Dil ve İletişim Özellikleri

            Çevredeki bireylerle iletişim kurmada yetersiz olma, otizmin en belirgin özelliklerinden biridir. Otistik çocukların iletişim kurma becerilerindeki yetersizlik ve sınırlılık , bu çocukların  konuşma ve dil becerisini kazanmadaki güçlüklerine bağlanarak açıklanmaktadır.

Annelerden alınan bilgilere göre ; yaşamın ilk yıllarında, özellikle bebeklikte görülen ;

 

  • 0-3 ay arası ağlama ve cooing( ağlamadığı      zamanlarda çıkardığı sesler)
  • 3-7 ay arası babıldama
  • 7-10 ay arası lalling( sesleri taklit)

Gibi dil gelişimine ait aşamaların otistik çocuklarda çok az olduğu ya da hiç olmadığı veya konuşma şeklinde olmadığı belirtilmektedir.

Babıldama dönemini normal çocuklardan farklı geçiren otistik çocuklardan bazılarının konuşmayı normal zamanda kazandıkları daha sonra genel gelişimsel gerilemenin bir parçası olarak bu konuşmalarını kaybettikleri gözlenmektedir. Buna bağlı olarak ; otistik çocukların yarısının dili amacına uygun kullanmayı öğrenemedikleri de yapılan araştırmalarda vurgulanmaktadır.

Otistik çocukların ilk sözcük çıktısının belirli bir zamanı olmamasıyla birlikte genellikle bu zaman 5 yaş civarıdır.

 

Sözel Olmayan İletişim

 

Otistik çocuklarda, normal dil gelişimini izlerken meydana gelen yetersizlik bu problemin ilk belirtisi olmakta ve bu çocukların yaşamlarının ikinci yılına kadar sözcükleri kullanmamaları, kesin teşhisin iki yaşından önce yapılmasını güçleştirmektedir. Ancak yaşamın birinci yılında belirgin olarak gözlenen sözel olmayan iletişimde; gülümseme, el salam, kucağa alınmak istenildiğinde kolunu kaldırma gibi temel bazı hareket ve jestlerin kullanılması, konuşmanın başlangıcı olarak kabul edilmektedir.

            Normal gelişim gösteren bebeklerin, insan yüzüne, hareket eden nesnelere baktıkları ve seslere güldükleri gözlenirken , otistik bebeklerin ancak gıdıklandıkları, sallandıkları veya havaya hoplatıldıkları zaman güldükleri gözlenmiştir. Otistik bebekler insanlara olduğu kadar çevreye, çevrelerindeki nesnelere karşı da ilgisizdirler. Bu ilgisizlik çevrelerindeki nesnelerie uzanıp onları yakalama isteği göstermeme şeklinde gözlenmektedir.isteklerini ağlayarak, çığlık atarak belirten birçok otistik bebeğin, yürümeyi öğrenir öğrenmez iletişim kurmak için yetişkinin elinden tutarak, çekerek isteklerini belirttiği ancak bunu yaparken de yetişkinin yüzüne bakmadığı gözlenmektedir. Karşılıklı iletişim kurulmak istendiğinde ise bağırma- vurma- çığlık atma gibi olumsuz davranışlarda bulunabilecekleri belirtilemktedir.

            Anne babalar , çocuklarının ne istediğini çıkan sesin şiddetinden , farklı tonlamalardan anladıkları belirtilmektedir. Ricks (1972-75) yaptığı bir çalışmada ; normal bebeklerin duygularını ifade etmek için farklı sesler çıkardıklarını gözlemiştir. Bu çalışmada ; 8-10 ay arasında 10 normal bebeğin çıkardığı farklı sesler anneleri tarafından teybe alınmış, seslerin kaydedilmesi 4 farklı zamanda yapılmıştır.

a)      İstek (yemeğin hazırlandığını görünce)

b)      Engellenme (hazır olan yemeğin verilmemesi)

c)      Selamlaşma (sabah annesini ilk gördüğünde)

d)     Hoş bir sürpriz (bir balon gördüğünde)

Daha sonra 10 anneye bebeklerinin sesleri dinletildiğinde, anneler kendi çocuklarının seslerini ayırt edememişler ancak bu seslerden çocukların ne ifade ettiklerini, duygularını doğru olarak tanımlamışlardır. Normal çocuklarda bu şekilde görülen duyguların sesle ifade edilmesinin , zihinsel özürlü çocuklarda da aynı şekilde ortaya çıktığı gözlenmiştir. Ancak aynı ses bantları otistik çocukların annelerine dinletildiğinde , anneler sesleri ayırt edebilmekte zorlanmışlardır. Bu çalışma sonucunda, konuşma öncesi dönemde otistik çocukların 4 farklı duyguyu sesle ifade edebildikleri; ancak seslerinin kendilerine özgü olduğu belirlenmiştir. Bazı otistik çocukların anneleri; 0-1 yaş döneminde çocuklarının çıkardıkları sesle neyi ifade etmek istediğini anlayamadıklarını; ancak çocukla birlikteyken geçirdikleri yaşantı deneyimleriyle bu seslerin anlamlarını öğrendiklerini, tanıdıklarını ifade etmişlerdir.

Otistik çocukların dil gelişimine ait bu ilk dönemle ilgili bilgiler ancak anne-babalara sorulan belirleyici bazı sorularla edinilmektedir. Araştırmacıların anne-babalarla yaptıkları görüşmelerde, tüm anne-babaların otistik çocukların ses çıkartmaları ve çıkardıkları seslerle mutlu olduklarını ifade ettikleri bir durumu hiç hatırlamadıklarını belirttikleri saptanmıştır.

Frith ve arkadaşlarının 1988 ‘de yaptıkları bir çalışmada  otistik çocukların belli el hareketlerini sosyal iletişim amacıyla  istenilen şekilde kullanabildiklerini ifade edilmiştir. Otistik çocukların “ gel, bak, sus.. “ gibi ifadelerin anlamlarına uygun el hareketlerini kullanarak iletişim kurabildikleri gibi “ mutluluk- üzüntü” gibi duyguları ifade etmek için de bu hareketlerden yararlandıkları ileri sürülmüştür.

 

Sözel İletişim:

Sözel olarak iletişim kurabilen otistik çocukların ses tonlarının ve şiddetinin çok farklı, konuşma tonunun ise tekdüze olduğu gözlenmektedir. Bu şekilde farklı ses ve tekdüze konuşma tonunu kullanan otistik çocukların konuşma gelişimi, normal çocuklarınkinden daha farklı bir tablo çizmekte, konuşmaya başlama yaşının gecikmiş olduğu ve normal çocuklar istek ve arzulu konuşmadıkları görülmektedir.

Otistik çocukların konuşma ile ilgili problemlerini şu şekilde tanımlayabiliriz:

  • Konuşulanları anlamada güçlük
  • Ekolali
  • Gramer bozuklukları
  • Zamirlerin yer değiştirilerek kullanılması
  • Edatların uygun yer ve zamanda kullanılmaması
  • Telaffuz bozukluğu gibi yetersizlikler

Otistik çocukların dil gelişimindeki yetersizliklerini açıklayabilmek için normal çocukların dil gelişimlerini bilmek gerekir. Normal çocuklar, çevrelerindeki yetişkinlerin sözel ifadelerini taklit ederek dilin yapısını , dolayısıyla konuşmayı öğrenmektedirler. Bu taklitler özellikle iki yaş civarında daha fazla gözlenmektedir. Ancak 2,5 - 3 yaştan sonra taklit etmenin yanı sıra çocuğun kendisi de bazı sözcükler üretmeye başlamaktadır. Şimdi normal çocuklarla otistik çocukların dil ve konuşma gelişimlerini karşılaştıralım:

 

1)      Normal bebekler ilk yılda “mama-baba” gibi bir iki kullanmalarına rağmen, otistik bebeklerin yaklaşık %75 inin bunu başaramadıkları görülmektedir. Otistik bebeklerin yaklaşık yarısı ilk sözcüklerini söylemekte gecikmektedir. Bazı durumlarda 2 veya 3 yaşına kadar geciktikleri ya da hiç konuşmadıkları da görülebilmektedir.

2)      Otistik çocukların yaklaşık yarısı ilk sözcüklerini anlamlı ve başka bir sözcüğe bağlayarak kullanamamaktadırlar.

3)      Yaşamın ikinci yılında 18 aylık normal bir çocuk, yaklaşık 10-15 sözcük; 24 aylık olduğunda da 200 sözcük kullanmaktadır. Ancak otistik bir çocuğun konuşmasının iletişim kurmaya yönelik olmadığı görülmektedir. İkinci yılda , otistik çocukların yaklaşık %89’u 15 veya daha az sözcük kazanmaktadır. Normal bir çocuk öğrendiği sözcüklerin sayısını zamanla ve çevreyle kurduğu aktif iletişimle geliştirip daha önce öğrendiği sözcükleri de kullanmaya devam edebilmesine rağmen, sadece 15 sözcük kullanan otistik bir çocuk daha önce kullandığı sözcükleri , sözcük dağarcığına yenilerinin eklenmesiyle kaybedebilmektedir.

4)      Otistik çocuklarda cümle kullanımı için sözcüklerin birleştirilmesi, normal konuşma gelişimine  göre daha geç olmaktadır. Genelde normal çocuklar 21 aylıkken iki sözcüğü; 2,5 yaşında üç sözcüğü birleştirerek cümle kurabilmektedirler. Otistik çocukların ise yaklaşık %45’i bu dönemde hiç cümle kuramamakta ya da kurdukları cümleler ekolalik olmaktadır. Bazı otistik çocuklar diğer bireylerin söylediği uzun cümleleri aynen tekrar edebilmekte; ancak benzer durumlar içine genelleyememektedir.

5)      Karşılıklı konuşma becerisi normal çocuklarda 2 veya 3 yaşında gelişirken, otistik çocukların hemen hemen hiçbiri bu yaşa geldiklerinde karşılıklı konuşmayı istenilen şekilde geliştirememektedirler.

6)      Hemen hemen tüm otistik çocuklarda gözlenen konuşma farklılıkları; % 90’ında konuşma sıklığının olmaması, %50’sinde artikülasyon bozuklukları, %75’inde ses tonu ve ritminde aksaklık , %13’ünde konuşmanın çok hızlı olması şeklinde gözlenmektedir.

7)      Normal bir çocuk 24 aylıkken zamirleri doğru olarak kullanmaya başlamasına rağmen, hemen hemen hiçbir otistik çocuk şahıs zamirlerini tam ve yerinde kullanamamaktadır. Özellikle “ben” zamirinin kullanılmasında sıklıkla güçlükler gözlenmekte ve bunun yerine üçüncü tekil şahıs kullanmayı tercih ettikleri belirtilmektedir. Bu, onların kendilerini “ ben” olarak değil de “o” olarak ya da  kendi adlarıyla tanıdıklarını göstermekte ve bu durum “ters zaman kullanımı” olarak adlandırılmaktadır.

Birçok çalışma sonucunda otistik çocukların, zamirleri doğru kullanmayı öğrenseler bile bir süre sonra unuttukları , bu nedenle konuşma eğitim programlarında “ben” zamirinin kullanılmasına yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi gerektiği belirtilmektedir.

Otistik çocukların diğer konuşma problemlerini şöyle sıralayabiliriz:

a)      Konuşulanları anlamada güçlük: Otistik çocuklarla ilgili yağılan çalışmalar bu çocukların, konuşulanları anlama kapasitelerinin oldukça sınırı olduğunu göstermektedir. Anlamanın yaşla orantılı olarak arttığı düşünülürse; otistik çocukların da zamanla kendilerinden istenilenleri anlamalarına rağmen, bunları yerine getirmekte zorlandıkları belirtilmektedir. Sıklıklar “gel otur” gibi tek basamaklı emirleri anlamaları daha kolay olurken, sözcükler soyutlaşıp, cümleler karmaşıklaştıkça anlamaları da güçleşmektedir. Otistik çocuklar için konuşulanları anlama becerisi oldukça yavaş gelişir ve her çocuğa göre farklı gelişim düzeyi gösterir.

Otistik çocuklar, normal çocukların 3 yaşında karşılıklı sözel iletişimde sık sık kullandıkları zaman kavramını ve diğer soyut kavramaları anlamakta da güçlük çekmektedirler. Genelde otistik çocukların konuşmaları “açlık-susuzluk” gibi basit temel gereksinimleri ifade edecek düzeyle sınırlı kalmaktadır.

b)      Ekolali : 8 aylık normal bir bebeğin konuşma gelişiminde, diğer insanların seslerini ve dil hareketlerini taklit ederek başlayan rutin bir süreçtir. Sheridan’a (1960)  göre , 18 aylık normal bir bebeğin diğerlerinin konuşmalarını tekrarlaması göze çarpan bir özelliktir.

Gesel, Halverson, Thompson, Castner, Ames ve Amatruda’ya (1940) göre de 21 aylık bir çocuk, kendisine söylenen cümlenin en son sözcüğünü veya kendisine söylenen tek bir sözcüğü tekrarlamaktadır. 2-2,5 yaşına kadar devam eden ekolalinin, 3 yaşından sonra normal konuşma gelişiminde görülmesi, hiçbir çocuk için konuşmayı geliştirici olarak kabul edilmemektedir.

Normal çocuklarda 3 yaşından sonra kaybolan ekolali, otistik çocuklarda sıklıkla 3 yaşından sonra artmaktadır. 6 yaşına gelen otistik bir çocukta halen ekolali görülebilmektedir. Genellikle otistik çocuklardaki ekolali, anında ve gecikmiş olarak iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Anında ekolali, konuşma sırasında söylenenlerin anında tekrar edilmesi şeklindedir. Gecikmiş ekolali ise; otistik çocuğun günler, aylar hatta yıllar önce duyduğu sözleri, aynı ses tonu ve vurgulama ile tekrarlamasıdır. Normal çocukların istek ve gereksinimlerini ifade etmede ekolaliyi kullanmaları ile ilgili hiçbir örnek olmaması, normal çocukların buna gerek duymadığını ; çünkü kendilerinin çok daha etkileyici ve yaratıcı konuşmalar geliştirebildiklerini göstermektedir. Ancak, otistik çocukların dili kullanarak düşünemedikleri ve sahip oldukları bu dili yaratıcılıklar  kullanamadıkları için ekolalik olabildikleri belirtilmektedir.

c)                  Gramer bozuklukları: Spontan konuşması olan otistik çocukların ifadelerinde sıklıkla gramer bozukluklarına rastlanmaktadır. 5 yaşındaki birçok normal çocuk, temel gramer yapısına uygun konuşabilmesine rağmen bazı otistik çocukların alıcı dildeki yetersizlikleri, gramer yapısını normalden farklı bir şekilde kullanmalarına neden olmaktadır. Wing (1959) yaptığı bir çalışma sonucunda ; bazı sözel ifadeleri olan 20 otistik çocuğun yarısından fazlasının değişik ve önemli derecede ve önemli derecelerde bu problemleri gösterdikleri saptanmıştır.

 Bu konuda yapılan araştırma sonuçları; otistik çocukların  edatları , bağlaçları ve zamirleri cümle içinde doğru olmayan bir şekilde kullandıklarını ortaya çıkarmıştır. Örnek olarak  “bardağı masanın üstüne koy” ifadesinin “bardağı masanın içine koy” ya da “sandalyeye otur” ifadesinin “sandalyeden otur” şeklinde söylenmesi gibi. Konuşmada gramer yapısını oluşturan bağlaç, zamir, ve edatların  hiç kullanılmadığı bir durumlarla da karşılaşılmaktadır. Örnek olarak; “yemek istemek”, “çiş yap”, veya “su iste” gibi hiçbir  zamir ve bağlaç kullanılmadan isteklerin ifade edildiği görülmektedir. Bunun dışında gözlenen güçlüklerden biri de , benzer sesteki sözcüklerin anlamlarını karıştırarak söyleme ve nesnelerin isminin söylenmesi yerine bu nesnenin kullanım amacının açıklanarak tanımlanmasıdır. Örnek olarak; “süpürge” yerine “yeri süpürmek”, “bir fincan çay yerine” “çaydanlık” denemesi gibi.

d)                 Telaffuz güçlükleri: Telaffuzları oldukça farklı olan otistik çocuklar; seslerinin tonlarını iyi kontrol edememekte, çok yüksek sesle ya da fısıltıyla konuşabilmektedirler. Sözcüklerde vurgu ve entonasyon yapmayan çocuklara rastlandığı gibi fonolojik hatalar yapan otistik çocuklara da rastlanmaktadır. “sabun yerine famun”, “yeşil yerine yedil”.

Bazen normal seslerinden oldukça farklı bir ses tonunda konuşabilen otistik çocuklar, genellikle de bunu kendi konuşmalarından emin olmadıklarında ya da bir başkasını taklit ettikleri için yapmaktadırlar.